İşte Benim İlk 45’liğim!

Tutkunun insanları nasıl dinamik, ilham verici ve mutlu kıldığını en net hissettiğim anlardan biriydi geçen yıl katıldığım MFÖ konseri. Hani bildiğinizi sandığınız ve çokça duyduğunuz bir şeyi gerçekten hissettiğiniz bir an vardır ya size, Evet ya, İşte bu! dedirten, benim için tam da böyle bir andı. Bu üçlünün ilerlemiş yaşlarına rağmen sahneden yansıttıkları enerji inanılmazdı. Onlarla aynı yaştaki birçok insanın, bırakın yüzlerce insana konser vermek ve coşturmak, evden çıkmak hatta kolunu kaldırmak istemediğini düşündüm. Üstelik bu durum yaşı ilerlemiş insanlara mahsus değil maalesef, çok genç yaşlardan itibaren bu rutinde yaşayan birçok insan var muhakkak.

İnsanın, hayat enerjisini besleyen ve canlı tutan bir amaca sahip olması ve eğer hala böyle bir amacı yoksa bunu bulmak için bilinçli adımlar atması ne kadar önemli… Aksi taktirde günlük işleri yetiştirmeye, faturaları ödemeye, evlenip, çocukları büyütüp ölmeye giden ruhsuz, amaçsız bir hayat bizi bekleyen. Eğer birilerinin gelip, bizi bu anlamsızlıktan çekip çıkaracağını bekliyorsak veya zaten dünya düzeni bu, böyle gelmiş böyle gider bahanesine yaslanmışsak, gerçekten bu dünyadan öylece boş, göçüp gidiyoruz. Şu meşhur söz de bunu özetliyor sanırım, insanlar 25 yaşında ölür, 75’inde gömülür diye.

Bu ay benim hayatımda 45 yaşımı gördüğüm özel bir zaman dilimi, tabiri caizse işte ilk 45’liğim… Bu süreyi nasıl kullandım diye dönüp baktığımda, başarı odaklı, en büyük tutkusu işinde başarılı ve yetkin olmak ve hep daha fazlasını öğrenmek olan birini görüyorum. Daha fazlasını öğrenmek adına cesaret etmemin de tutkumu ve enerjimi besleyen ön önemli etken olduğunu anlıyorum.  Yeni 45’liğimde daha fazla macera yaşamayı, insanlığın ve varoluşun kadim sırlarının peşine düşmeyi, potansiyelimin sınırlarını zorlamayı, düşmek ve başarısız olmakla ilgili kaygılarımı bir kenara bırakıp, deneyime odaklanmayı seçiyorum.

Şimdi gelelim aynı konunun şirketler nezdindeki karşılığına.  Şirketleri ayakta tutan ve üst liglere taşıyan yine bir tutku. İlk başlarda, şirketini kurarken patronların itici gücü olan tutku zamanla etkisini yitiriyor, soluyor ve hatta hatırlanmıyor bile. Peki patronların ne kadarı bunun farkında ve bireysel hedeflerine ulaşmak için şirketlerini bir araç olarak dizayn ediyorlar? Ne kadarı vizyonlarını netleştirip, buna ortak olacak kişilerden bir ekip kurmayı önemsiyorlar? Vizyon nedense sadece büyük şirketlere mal olmuş, büyük bir sözcük gibi algılanıyor, oysaki şirket ölçeğinden tamamen bağımsız.  Her şirketin bir varoluş amacı olmalı, öyle değil mi?

Şirketlerin hayatı da tıpkı insan hayatı gibi. Eğer şirketlerin, patronun bireysel hayatındaki tutkusuyla da birleşen bir amaç ve vizyonları yoksa, böyle gelmiş böyle gider kabulüyle yönetiliyor ve maalesef yüzlercesi gibi bu dünyadan göçüp gidiyorlar. Şimdi kendinize şu soruları sormanızı öneriyorum, şirketimin bir vizyonu var mı? MFÖ’nün sahnede yansıttığı tutkuyu ve ilhamı yansıtıyor mu? Ve başkalarını da bu tutkuya ortak edebiliyor mu? Bulunduğunuz durumdan memnun değilseniz ve bir yerden başlamalıyım ancak nereden diye düşünüyorsanız, işte size başlangıç, bu soruların yanıtları üzerinde çalışmakla başlayın.

Sevgiyle kalın.

Bugün İşletme Koçluğu Hizmeti Almaya Başlamak İçin TIKLAYIN!

Belma Öztürk Gürsoy
ActionCOACH İşletme Koçu

Sayfada bulunan yazı Belma Gürsoy tarafından kaleme alınmıştır. Yazının orjinalini bu sayfadan bulabilirsiniz