Şirketinizi yıllar önce büyük bir tutkuyla ve azimle kurdunuz, varınızı yoğunuzu ortaya koydunuz. Yeri geldi, ailenizden ve diğer tüm tutkularınızdan özveride bulunup, onu bugünlere taşıdınız. Belki de artık 20’li, 30’lu hatta 40’lı yaşlarına getirdiniz sevgili şirketinizi. Tıpkı evladınızı koruyup, kollayıp büyütmek ve sonra kendi kendine yeter bir birey yetiştirmek gibi değil mi şirketinizle olan ilişkiniz de.
Peki, yaş itibariyle artık yetişkin bir birey olması beklenen evladınız, hala size muhtaç bir yaşam sürüyor olsa, ne hissederdiniz? Kendinizi, sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmiş ve başarılı bir ebeveyn olarak görür müydünüz? Yoksa, bu durumu değiştirmek ve çocuğunuzun siz olmadan da hayatını idame ettirebileceği bir yetkinliğe kavuşması için çaba mı gösterirdiniz?
Ya siz sevgili patronlar, bırakın birkaç haftayı, birkaç gün uzaklaşsanız, işler yürümüyorsa, hatta kontrolden çıkıyorsa, şirketinizin bir yetişkin olduğunu söyleyebilir misiniz? O halde şirketiniz yaşına rağmen hala size bağımlı bir çocuk, öyle değil mi? Bu durumda size bağımlı olmadan da saat gibi çalışan bir işletme sahibi olmak için çaba gösteriyor ve aksiyon alıyor musunuz?
Bunu nasıl yapabilirim diye soruyorsanız, öncelikle bu konuyu gündeminize alıp, adım adım size bağımlı olmadan da çalışan ticari ve karlı bir işletme yaratma planınızı uygulamaya koymalısınız. Onu bugünlere kolay getirmediniz ve elbette sizden sonra da var olsun istiyorsunuz. Siz olmadan da şirketiniz yaşasın, istiyorsanız, bu durumu görmezden gelmek yerine, yaşı kaç olursa olsun, şirketinizi yetişkin yapmak için vazgeçmeden çaba göstermelisiniz. Eğer bunu tek başınıza yapmak konusunda desteğe ihtiyacınız varsa, işletme koçluğunun misyonu da tam olarak bunu sağlamak için patronların koluna girmek. Patronlara zaman zaman destek olmak, zaman zaman vazgeçmeye meyilli olduklarında nedenlerini hatırlatıp ilham vermek, belki bazen meydan okumak ancak daima rotada tutmak.
Peki size bağımlı olmadan da saat gibi çalışan bir işletmenin olmazsa olmazı nedir? derseniz elbette sizinle aynı tutkuyu paylaşan ve aynı hedefe kitlenmiş bir A takımınız olması hayatidir. Ekibi bir arada tutan ise şirketin kültürüdür ki, bu da bir günde olmayacaktır. Şirket kültürü, vizyonu, misyonu denildiğinde muhtemelen aklınıza birçok şirketin duvarlarında asılı afili panolar geliyor olmalı. Ancak, şirket çalışanlarınca benimsenmemiş ve iş yapış şekillerinin bir parçası olmayan hiçbir kültür cümlesi, duvara asıldı diye gerçek olmaz. Şirket hiyerarşisinin en başındaki kişiden en alt kademeye kadar herkesin inandığı, bizzat davranışlarıyla yansıttığı ve işe yansıyan değerlerdir, şirket kültürünü oluşturan. Üstelik, şirket kültürünün bir parçası olduğunu devamlı dile getiren, bununla birlikte uygulamada tam aksi tavırlar sergileyen bir patron, bırakın şirket kültürünü oluşturmak, mevcut güvenilirliğini de aslında ortadan kaldırmaktadır. Malum güven oluşturmak yıllar alır, ortadan kaldırmak ise bir anlıktır.
Gelelim, konuya bir başka açıdan bakmaya. Eğer asıl sorunuz, şirketim bana bağımlı olmazsa, ben ne yaparım ise, hayal kurmayı bırakmışsınız demektir. Size yıllar önce şirketinizi kurduran bir hayal değil miydi? O halde başka, belki çok daha büyük, hayaller kurmaktan sizi alıkoyan nedir?
Sevgiyle kalın.
Belma Öztürk Gürsoy,
ActionCOACH İşletme Koçu
Sayfada bulunan yazı Belma Gürsoy tarafından kaleme alınmıştır. Yazının orjinalini bu sayfadan bulabilirsiniz
Bugün İşletme Koçluğu Hizmeti Almaya Başlamak İçin TIKLAYIN!