Kendimle Toplantılar

Bugün 2020’nin ilk günleri. Mucizelerle dolu bir 2020 bekliyorum doğrusu. Şöyle bir geriye bakayım dedim, bütün seminerlerimde tüm dinleyenlerime önerdiğim o ‘’Kendinizle hiç toplantı yapıyor musunuz?‘’ davetini kendime yaptım. Ülkemden uzak bir cennette, baş döndürücü bir hızla yılı bitirmeye koşanların arasında, kendimle baş başa, tam Yeni Ben‘e giden yolun başındayım…

Bu kendinle toplantılara başlamak gerçekten kulağa çok basit gelir, hatta ben sorduğumda çoğu dinleyicimin gözünde, “Pöh, tabii ki de yapıyoruz toplantı, insan kendi kendine muhasebe yapmazsa olur mu hiç!‘’ diyenlerin sayısı hep çoğunluktadır. Gelin görün ki sizi Yeni Siz‘e hazırlayan, içinizdeki tüm mekanizmaları aylarca durmuş bir saati çalıştırdığınız zamanki akrep ve yelkovanın telaşıyla çalıştırmaya başlayan bir toplantı benim bahsettiğim.

En çok da başımız yastığa huzurla ya da tam tersi acıyla, huzursuzlukla konduğunda başlar o toplantılar. Aylarca durmuş bir saati çalıştırdığınız zamanki akrep ve yelkovanın telaşıyla… Çünkü zaman akıyordur, akrebin de yelkovanın da zamanı yakalaması gerekiyordur, bir daha aynı hatayı yapıp durmaması, kanmaması gerekiyordur. Öbür akrep ve yelkovanlara bakıp bakıp iç geçiren değil, iç geçirilen olması gerekiyordur.

O yastıklar hep o telaşın başını bilirler de göz kapakları derin derin kapanınca zihindeki bilge ile acemi çaylak çocuk ve diğer sabotajcılar konuşmaya başlayınca, görevi gecelere ve rüyalara bırakırlar. Sonrasında da genelde güneş hep doğduğu gibi doğar, sabah hep başladığı gibi başlar, yataktan kalkan başrol oyuncusu, senaryosuna hep aynı şekilde süzülür girer.

Benim dinleyenlerime önerdiğim toplantı ise biraz aktivist, biraz hayalperest, biraz adrenalin pompalayan, biraz korku salacak yeni bir senaryoyu ya da senaryonun yeni bölümlerini yazmak için yapılacak toplantılar. Toplantıdan çıkacak senaryonun bildiklerinizden tek farkı var, bu bir tek kişilik oyun ve başrol sizin.

Başrol oynamak zordur ya da başrolünü oynayacağınız senaryoyu yazmak zordur. Yazar alkış almayacağını belki de sevmeye sevmeye oynayacağını bile bile yazmak zorundadır sahneleri, bu senaryo perde açılsa da açılmasa da gişe yapsa da yapmasa da oynanacak olan senaryodur.

Madem bu senaryo sizin, madem bu senaryo sadece olmak istediğiniz SİZ dışında hiçbir şeyle ilgili değil, o zaman o yastıktan sonra geceye, geceden sonra rüyalara emanet olan hayallerimizi bu toplantının ilk gündem maddesi yapmaya ne dersiniz?

DÜŞ KURMANIN DAYANILMAZ MATEMATİĞİ

Herkesin bir düş kurma ritüeli var tabii, ve fakat benim dinleyenlerime, şimdi de okuyanlarıma önerim, sizi kolunuzdan tutup her şeyin mümkün olduğu bir gezegene götüren o müziği takın kulağınıza. Nasıl her saniyesinde nefesinizi tuttuğunuz bir filmi seyrederken kimse sizi rahatsız etsin istemezsiniz ve kendi kuytunuzu bulursunuz, işte öyle bir yerde sığının kendinize. Kendinizle toplantınızı kimseler bölmesin, zihninizi çelmesin, çünkü o birazdan bu toplantının sonunda, sizi senaryonuzun çekileceği o gezegenin yörüngesine kilitleyecek. Tamam oldu işte, tek ihtiyacımız rengarenk kalemler ve kocaman bir resim defteri belki. Ya da sadece bembeyaz sayfalar. Uzmanlar diyor ki, düşündüklerinizi, hayal ettiklerinizi zihninizin görmesi ve fotoğraf gibi kodlaması lazım.

Ayşegül Akşak
ActionCOACH Türkiye Kurucu Ortağı