New York Times ve Wall Street Journal listelerinde uzun süre birinci sırada yer alan Akıldışı Ama Öngörülebilir’in gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bu baskısında, Duke Üniversitesi öğretim üyelerinden davranışsal iktisatçı Dan Ariely, hem mevcut ekonomik krizin temel nedenlerinden bazılarını hem de kararlarımızı şekillendiren gizli kuvvetleri araştırıyor. Sıkça rastlanan olayları ve zekice deneyleri çığır açıcı analizlerle harmanlayan Ariely, beklentilerin, duyguların, sosyal normların ve gözle görülemeyen görünüşte mantıksız diğer kuvvetlerin akıl yürütme becerilerimizi nasıl çarpıttığını gösteriyor. Kişisel, ulusal ve küresel politikaları planlarken geleneksel iktisat teorilerine bel bağlamamızın tehlikeli olabileceğini açıklıyor.
Kitaptan altı çizilenler;
- Sosyal bilimcilere göre, deneyler mikroskoplara ya da hızla yanıp sönen ışıklara benzerler. Deneyler, olayları kare kare anlatarak insan davranışını yavaşlatmamıza ve bu kuvvetleri daha ayrıntılı bir şekilde incelememize yardımcı olur.
- İnsanların çoğu bir şeyi bağlam içerisinde görmediği sürece ne istediğini bilmez. Yaşamlarımızda ne yapmak istediğimizi bile bilmeyiz – tamı tamına yapmayı düşündüğümüz şeyi yapan bir akrabaya ya da arkadaşa rastlayıncaya kadar.
- Menüdeki yüksek fiyatlı başlangıç yemekleri restoran gelirini arttırmaktadır. Çünkü genellikle insanlar menüdeki en pahalı yemeği almasa da, ikinci en pahalı yemeği ister. Bu yüzden restoran sahibi pahalı bir yemek yaratarak müşterileri ikinci en pahalı (yüksek bir kar oranı elde etmek için zekice düzenlenen) tercihi sipariş etmeye çekebilir.
- Karşılaştırmalara dayanarak karar vermekten hoşlanırız.
- Ne kadar çok şeyimiz olursa, o kadar çok şey isteriz. Ve tek çare izafiyet döngüsünü kırmaktır.
- Birinin bir şeyi çok istemesini sağlamak için tek yapılması gereken o şeyin elde edilmesini zorlaştırmaktır.
- İlk gördüğümüz fiyatları çıpa olarak alıyoruz.
- Üç kişinin sırada beklediğini görüyor, “Burası şahane bir restoran olmalı ” diye düşünüyor ve sıraya katılıyor. Ve başkaları da ekleniyor. Bu davranış türüne sürüleşme diyoruz. Bu, başka insanların önceki davranışlarına dayanarak bir şeyin iyi (ya da) kötü olduğunu varsaydığımızda ortaya çıkıyor ve biz de aynı şekilde davranıyoruz.
- Çarpıcı isimli içecekler satıyordu. Bir başka deyişle, Starbucks fark yaratmak için elinden geleni yapmıştı – öylesine farklıydı ki Dunkin Donuts’taki fiyatları çıpa olarak almayacak, onun yerine Starbucks’ın bizim için hazırladığı yeni çıpaya açık olacaktık. Starbucks’ın başarıyı yakalama nedeni büyük ölçüde budur.
- Mark Twain “Eğer Tom, bu kitabın yazarı gibi, büyük ve bilge bir filozof olsaydı, artık çalışmanın kişinin yapmaya mecbur olduğu şeyleri içerdiğini, eğlencenin de kişinin yapmaya mecbur olmadığı şeyleri kapsadığını idrak ederdi.”
- Socrates, “İrdelenmemiş bir hayat yaşamaya değer sayılmaz.“
- İki cent ile bir cent arasındaki fark küçüktür. Ancak bir cent ile sıfır cent arasındaki fark çok büyüktür.
- İnsanların nakit paradan ziyade bir amaç için daha çok çalışacaklarını gösteren pek çok örnek vardır.
- Küçük bir hediye karşısında hiç kimse rahatsızlık duymaz, çünkü küçük hediyeler bile bizi sosyal değiş tokuş dünyasında piyasa normlarının uzağında tutar. —- Doğrudan verilen hediyeye tıpkı nakit paraya gösterdikleri gibi tepki verdiler ve hediye bu kez beraberinde sosyal normları getirmedi, fiyatı belirtildiği için hediye piyasa normların alemine geçmişti.
- Sosyal değiş tokuşlara piyasa normlarını katmak sosyal normları ihlal eder ve ilişkileri yıpratır.
- Gençlerin … dan kaçınmasını garanti etmek isteyenler için en iyi yöntem, tutkunun ateşine kapılacak kadar yakınlaştıklarında ondan kurtulmaları gerektiğini öğretmektir.
- Baştan çıkarıcı şeylerden tümüyle kaçınmak, onunla başa çıkmaktan daha kolaydır.
- Şu andaki bir haz için uzun vadeli hedeflerimizden vazgeçmek, ertelemedir.
- Uzun vadeli hedeflerimize ulaşmada defalarca başarısız oluyoruz. Neden? Çünkü ön taahhütler olmadan, kendimizi cezbedici şeylere kaptırmaya devam ediyoruz.
- İnsanın doğasında bulunan üç akıldışı tuhaflık; 1- Halihazır sahip olduğumuz şeye aşık olmamız. 2- Kazanabileceklerimizden ziyade kaybedeceklerimize odaklanmamız. 3- Yapılan alışverişe diğer insanların da bizim gözümüzden baktığını zannetmemiz.
- Bir şey için ne kadar çok emek sarf ederseniz, ona yönelik daha fazla sahiplik hissetmeye başlarsınız.
- Önemli olabilecek şeyler arasında bir ileri bir geri koşuştururken, gerçekten önemli olan şeylere zaman ayırmayı unuturuz.
- Cafe ortamı hoş göründüğünde, kahvenin tadı da hoş geliyordu.
- Bilginin deneyimden önce ya da sonra verilmesi fark eder mi?
- Plasebolar telkin gücüyle çalışır. İnsanlar onlara inandıkları için etkilidir. Doktorunuz görür ve kendinizi daha iyi hissedersiniz.
- Daha çok ağrı hisseden kişiler, ağrı ilaçlarına daha çok bel bağlıyor, fiyat ve plasebo etkisi arasındaki ilişki daha bariz oluyordu. Bunlar fiyat düşürüldüğünde ilaçtan daha az fayda elde ediyorlardı.
- İnsanların fırsatınıı bulunca hile yaptıklarını, ama yapabileceklerinden daha azını yaptıklarını öğrendik. Dahası, dürüstlük hakkında düşünmeye bir başladılar mı hileye tamamen son veriyorlardı.
- Etrafımızdaki dünyaya baktığımızda, sahtekarlıkların çoğunun nakit paradan bir adım uzak duran sahtekarlıklar içerdiğini görürüz.
- Demek ki başkalarıyla yemek yiyorsak, en üst düzey mutluluğu hiçbir şey ödemediğimizde tadıyor; bir şeyler ödememiz gerektiğinde daha az mutlu oluyoruz. Hesabın miktarı arttıkça ödediğimiz ilave para da gitgide daha az acıya yol açıyor. Bunun mantıksal sonucu, hesabın tümünü bir kişinin üstlenmesi gerektiğidir.
- Şu bir gerçek ki kumardan alınan keyif ödülün ne zaman geleceğini öngörmeye gücümüzün yetmemesinden gelir. Oynamaya devam etmemizin nedeni budur.
- Ortam ve beklentiler aldığımız zevke birçok şey katar.
- “Hiçbir şey beklemeyen mutlu olur, çünkü hiç hayal kırıklığına uğramaz.” Alexander Pope
- Stresin ve kaygının bağışıklık sistemini zayıflattığını herkes bilir.
- Plasebolar kendini gerçekleşitren kehanetlerden başka bir şey değildir.
- Mortgage piyasasının temel başarısızlarından biri, bankacıların insanların borçlanacakları doğru miktarı hesaplayamayacakları ihtimalini akıllarına bile getirmemeleridir.
- Parasal ödüller çoğu kez iki ucu keskin bir kılıç gibiydi. İnsanları çok iyi çalışmaları yönünde motive ediyor ama çok büyük olduklarında ters etki yaratıp performansa zarar verebiliyorlardı.